Teke Tek: Napheesa Collier x Sylvia Fowles

Sporcular*

İki basketbol yıldızı, sahada ve saha dışında nesiller arası bir bağ kuruyor.

Son güncellenme tarihi: 18 Kasım 2021
Okuma süresi: 20 dk
Teke Tek: Napheesa Collier x Sylvia Fowles

Teke Tek, Nike'ın elit sporcularının spontane sohbetlerine konuk olacağın bir seri.

Sylvia Fowles ve Napheesa Collier ile ilgili en şaşırtıcı şey, farklı nesillerden iki oyuncunun aynı WNBA takımında (Minnesota Lynx) buluşmuş olması değil. Yedi WNBA All-Star ödülü, iki şampiyonluk, 2017 MVP ödülü ve Yaz Oyunları altın madalyası kazanan Fowles ile 2019 WNBA Yılın Çaylağı ödülü, iki All-Star ödülü ve Yaz Oyunları altın madalyası kazanan Collier, takımın başarılarında rol oynayan iki isim. İkilinin kurduğu denge, Fowles'un engin deneyimi ile Collier'in basketbol zekasını bir araya getirdi. Ancak sahadaki zaferlerini mümkün kılan şey, ikilinin arasındaki güçlü bağdı. Bu bağ, Collier'in çaylakken girdiği antrenman kampında Fowles'un genç oyuncuya mentorluk yapmasıyla başlamıştı. Fowles ve Collier ile ilgili en şaşırtıcı şey de işte bu: Birazdan okuyacağın sohbetin de gösterdiği gibi, ne kadar yakın arkadaş oldukları.

Yakın zaman önce, yaz oyunlarına katılan ABD takımının oyuncuları olarak sahadaki ve saha dışında kurdukları bağı tüm dünyaya gösterme fırsatı yakaladılar. İki oyuncunun da büyük başarılara imza attığı yaz oyunlarının başlamasından hemen önce yapılan bu sohbette ikili, kadın basketbolunun genel durumu ve ülkelerini birlikte temsil etmelerinin onlar için ne anlama geldiği üzerine konuşuyor.

Birlikte yaptığınız ilk antrenmanı hatırlıyor musunuz? Herhalde Napheesa 2019'da Lynx tarafından seçildikten sonraydı, değil mi?

NC: Dürüst olmam gerekirse, ilk antrenmanı hatırlamıyorum çünkü o günler aklımda çok bulanık kalmış. Sanki her şey saatte 100 kilometre hızla ilerliyordu. Final Four'a katılmam, seçmelerde takıma seçilmem, Minnesota'ya gitmem... İki hafta sonra da maça çıktım.

Ama Syl ile tanıştığımda ve takım ile tanıştığımda neler hissettiğimi hatırlıyorum. Beni çok sıcak karşılamışlardı. Syl de beni evimde hissettirdi. Ona ne kadar minnettar olduğumu kelimelerle anlatamam. Çünkü korkutucu bir deneyim! Yeni bir takıma seçilmişsin ve Sylvia Fowles gibi bir efsaneyle birlikte oynuyorsun. Gerçekten göz korkutucu. Beni kanatlarının altına alması, bir ihtiyacım olduğunda onun kapısını çalabileceğimi ve sorularım olursa ona sorabileceğimi söylemesi muhteşemdi. Teşekkürler, Syl!

SF: Napheesa kampta çok kötü olduğu için takımdan kesileceğini düşünüyordu. Bunu duyunca "Ne?!" dedim.

NC: Oynamayacağımı düşündüm.

SF: [Napheesa,] "Takıma asla giremeyeceğim." dedi. Ben de, "Neden bahsediyorsun sen? İyi gidiyorsun." dedim. [Napheesa,] "Yaptıklarım yeterli değil." dedi. Bu, Napheesa'nin iyi bir oyuncu olacağını gösteriyordu. Çünkü kendisine güvenmediği ve takıma giremeyeceğini düşündüğü halde kampta çok iyiydi. Çılgıncaydı.

NC: Zor bir antrenman kampıydı.

Teke Tek: Napheesa Collier x Sylvia Fowles

Herhalde bir noktada bir "Lige hoş geldin!" anı yaşamışsındır. Sylvia'nın tavsiyesine veya rehberliğine ilk kez başvurduğun anı hatırlıyor musun?

NC: Galiba antrenmanların ilk haftasıydı. Koç Reeve oyunları çalıştırıyordu. Şaka yapmıyorum, bir günde 15 kadar oyun çalıştırdı. Kendi kendime "15 oyunun hepsini dört ve üç numaralarda nasıl hatırlayacağım?" dedim. Sonra Syl'e koştum. Syl, kendimize güven duymamız için antrenmandan önce takımı toplayıp oyunların üzerinden geçerdi. Bu bana çok faydalı oldu, çünkü kural kitabımız olmasına rağmen ben kitaptan okuyarak değil, pratik yaparak öğrenen bir insanım. Bu yüzden ona gidip yardım istediğimde beni geri çevirmemesi çok güzeldi.

SF: Cheryl bize yüksek standartlar koyar, ayrıca seni rahatsız eder. Bu aslında iyi bir şey, çünkü maçlarda işini kolaylaştırır. Oyun kurucular beni geçtiğinde "Nasıl olsa Napheesa var." diyorum.

NC: Hayır, bence rolleri tersinden söyledin. Bir oyun kurucu beni geçtiğinde "Sylvia, benim yerime blok yapabilir misin? Ben geride kaldım. Ona ulaşamayacağım." diyorum.

SF: Yanındayım.

İkiniz kariyerlerinizin farklı evrelerindesiniz. Bu noktada bireysel olarak en çok ne çalışmaya zaman harcıyorsunuz? Kendinizi hangi açılardan geliştirmeye çalışıyorsunuz?

NC: Ben üç sayılık atış çalışıyorum. Daha iyi olmalıyım.

SF: Na-üç-sa. [Gülüyor] Ben farklı şeyleri bir arada çalışıyorum. Bu noktada kanıtlayacak bir şeyim olduğunu düşünmüyorum. Sanırım yapmam gereken en önemli şey, sağlığımı korumak ve kimliğime sadık olmak. Kim olduğumu ve masaya ne getirdiğimi unutmamalıyım.

"Yeni nesil kendini nasıl pazarlayacağını biliyor ama sesini de çıkarıyor. Buna saygı duyuyorum. Onlara yeterince iyi olmadıklarını söylemene izin vermiyorlar."

Sylvia Fowles

Sylvia, senin ne kadar dayanıklı olduğun çok açık, çünkü 14. WNBA sezonunda hâlâ lige damga vuruyorsun! Sence basketbola devam etmene ve bu kadar verimli oynamana yardımcı olan şey nedir?

NC: Aynı soruyu üç gün önce ben sordum.

SF: 4,5 kilo almam iki yıl sürdü. Zor kilo alıyorum.

NC: Gerçekten de büyük dert [gülüyor].

SF: Ama geçen yıl sakatlandığımda, kilomun aslında fazla olduğunu fark ettim. Bacaklarım zaten çok fazla yük taşıyor, dolayısıyla aldığım 4,5 kilo eklemlerime iyi gelmedi. O yüzden bu sene farklı bazı şeyler yapıyorum. Pilates bana çok yardımcı oldu. Çok sağlıklı beslendiğim söylenemez ama yediklerime dikkat ediyorum.

NC: Evet, sen ve muhteşem genlerin. "İstediğim her şeyi yiyorum, genlerim iyi."

SF: Nelerle uğraşmak zorunda olduğumu görüyor musun? Bisiklet de çok faydalı oldu. Eklemlerimdeki yükü azaltan her şey işime yarıyor.

NC: Ben ondan yardım istiyorum, o ise bana şöyle diyor: "Benim genlerim iyi." [Gülüyor]

SF: Bana bu zamana kadar vücudumu korumak için ne yaptığımı sordu, ben de ona bu seneye kadar hiç ağrı sızı yaşamadığımı söyledim. Artık bu sene…

NC: Peki bu kaçıncı senen, 14 mü? Bunun bana bir faydası yok, Sylvia.

SF: Ağrı hissetmem için 14 sene geçmesi gerekti, özür dilerim. Pardon ama bu, elimde olan bir şey değil!

Post oyunları ve büyük isim olma açısından soruyorum; Sylvia, senin başladığın zaman ile Napheesa'nin lige girdiği zaman arasında sence neler değişti?

SF: Lige ilk girdiğimde, Tina Thompson ve Lauren Jackson gibi isimler hariç, çoğu oyuncu üç sayı çizgisinin içinde oynardı. Bu yüzden onları savunmak çok daha kolaydı. Bugün ise herkes üç sayı çizgisinin dışına çıkmak istiyor, dolayısıyla savunmanı geliştirmeli ve ayaklarını hızlı hareket ettirebilmelisin, çünkü artık potaya yakın oynayamıyorsun. Yani en büyük değişiklik, gerçek post oyuncularının azalması oldu.

NC: Lig, pozisyonsuz basketbola doğru evriliyor. 2.03'lük oyuncular maçlarda üçlük atıyor. Syl lige ilk girdiğinde böyle şeyler görülmezdi. Mesela, Sylvia'nın iyi üçlük attığını bilmezsin. Bu becerini ne zaman geliştirdiğini bilmiyorum. Lige ilk girdiğinde atmadığını biliyorum.

SF: Biliyorum, atmazdım. Cheryl üçlük atmama izin verdi ama ben atmayı reddediyorum. Hangi işte iyiysem onu yapıyorum. Ben pota altında iyiyim, o yüzden pota altında oynuyorum.

NC: Sylvia'nın haberi yok ama bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu sene ona üçlük attırmaya çalışıyoruz.

SF: Üçlük yüzdem yüzde 100; bunu bozmak istemiyorum. Chicago'da oynarken bir keresinde üçlük atmıştım. On dört yılda, birde bir. İstatistiğimi bozmak istemiyorum. [Gülüyor]

Teke Tek: Napheesa Collier x Sylvia Fowles

Yeni nesil kadın basketbolcuları nasıl görüyorsun? Oyunlarında seni neler şaşırtıyor?

NC: Liseden mezun olalı 10 sene bile olmadı ama ben lisede okurken, insanların bugünkü gibi hareketler yaptığını görmezdiniz. Arike [Ogunbowale], böyle oyunculardan biri. Yaptığı hareketlere bakıp, "Aman Tanrım, ne kadar harika." diyorum. Ama artık böyle hareketleri lisede herkes yapıyor. Çok yetenekliler. Oyunlarını iyileştirdiklerini görüyorsun ve bu sadece atletizm ile sınırlı değil.

SF: Bence WNBA'in birkaç yıl sonra nasıl olacağının işaretlerini görmeye başladık. Phee'nin de dediği gibi, lise mezunları artık daha yetenekli geliyor. Ama aynı zamanda daha çabuklar. Daha yükseğe sıçrıyorlar, daha hızlı hareket ediyorlar.

NC: Smaç basıyorlar! Artık herkes smaç basıyor.

SF: Evet! Biz lisedeyken ben ve Candace [Parker] dışında smaç basan yoktu. Ama önümüzdeki beş yılda, WNBA'de kesinlikle daha fazla smaç basan kadın göreceğiz. Bu çok etkileyici! Napheesa benden her maç smaç basmamı istiyor. Öncelikle, smaç basmak çok yorucu bir iş. Üzerimde üç kişi varken bazen zıplamaya bile enerjim olmuyor.

NC: O zaman maçın başında, henüz zindeyken yap.

SF: Çok bencilsin. Nelerle uğraştığımı görüyor musun? Sadece kendisini düşünüyor [gülüyor]. Ama gerçekten de önümüzdeki beş yılda, daha fazla sayıda yetenekli ve atletik genç kadın göreceğiz. 144'ün [kadrolardaki toplam oyuncu sayısı] artık yetersiz kalacağını düşünüyorum. O günleri görmek için sabırsızlanıyorum, çünkü üzerinden smaç basılan kişi ben olmayacağım.

WNBA'in 10 yıl sonra nerede olmasını umuyorsunuz?

SF: 10 yıl içinde en az 10 takım daha olmasını umuyorum. Daha fazla takıma ihtiyacımız var. Dışarıda kalan çok fazla yetenekli oyuncu var ve herkesin parlamasını istiyorum.

Bu biraz büyük resim ile ilgili bir soru. Uluslararası maçlar ve WNBA maçları arasında denge kurmak size neler öğretti? Bu dengeyi nasıl sürdürüyorsunuz?

NC: Ligin ne kadar uzun olduğunun anlaşılmadığını düşünüyorum. WNBA antrenman kampımız Nisan ayında başlıyor. Normal sezon en az Eylül ayına kadar sürüyor. Playoff'a kalırsan Ekim ayına kadar devam ediyorsun. İyi bir oyuncuysan en fazla 10 gün iznin oluyor. Çünkü 10 gün sonra [yurt dışı] takımına gidiyorsun ve orada sezon Nisan ayına kadar devam ediyor. Uluslararası takımın oynamaya devam ederse WNBA antrenman kampına geç kalabiliyorsun. 365 günde üç haftadan az dinlenebiliyorsun. Bu, çılgınca bir program. Her yıl bu yoğunlukta oynamanın vücudu ne kadar yıprattığının anlaşılmadığını düşünüyorum.

SF: Evet. İşin bir de zihinsel tarafı var. 10-11 yıl boyunca otomatik pilottaymış gibi ara vermeden oynadım. Verdiğim ilk arada (sanırım Noel sonrasında gitmem gerekiyordu) evime gittim ve yurt dışına geri dönmemeye karar verdim. Kendi kendime, "Yaptığın fedakarlıkları insanlar anlamıyor." diye düşündüm.

İkiniz de sosyal adaletin dikkat çeken savunucularındansınız ve hem WNBA'de hem de dışarıda eşitsizlikle mücadelenin önemine dikkat çekiyorsunuz. Yaptığınız bu çalışmaların ABD basketbolunda nasıl bir karşılığı olmasını istiyorsunuz?

SF: Oyunun kesinlikle kendi kendisini göstermeli. Zafer kazandığın ve ihtiyacın olan dikkati çektiğin zamanların topluluğumuz, toplumumuz, şehrimizde olan bitenler hakkında konuşmak için iyi zamanlar olduğunu düşünüyorum.

NC: Kazanırken herkes seni dinlemek ister, bu yüzden bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Biz ülkemiz için oynuyoruz, dolayısıyla ülkemizi ne kadar çok sevdiğimiz hakkında konuşabilmeyi isterdim ama her şey mükemmel değil ve değişmesini istediğimiz şeyler var. Bu konular hakkında konuşmanın bizim için iyi bir fırsat olacağını düşünüyorum.

Teke Tek: Napheesa Collier x Sylvia Fowles

Napheesa, sen A’ja Wilson ile hazırladığın "Tea with A & Phee" podcast serisinde sosyal adalet konularını konuştun, değil mi? Sylvia, sen de sosyal adalet ve eşitlik mücadelesi konulu birkaç farklı panele katıldın. Dinleyicilerin yaptığınız bu konuşmalardan ne almasını umuyorsunuz?

NC: Amacımız, hayatımızın bir gününün nasıl geçtiğini insanlara göstermekti. Çünkü bizim için sıradan olan bir gün, başkaları için şaşırtıcı olabilir. Bu yüzden ligin hangi noktada olduğunu, büyürken izlediğimiz lig ile yeni katıldığımız ligin birbirinden ne kadar farklı olduğunu konuşuyoruz. Tabii adında "The Tea" olduğu için aralara dedikodu sıkıştırmaya da çalışıyorum.

SF: Yeni nesil kendini nasıl pazarlayacağını biliyor ama sesini de çıkarıyor. Buna saygı duyuyorum. Onlara yeterince iyi olmadıklarını söylemene izin vermiyorlar. Yüksek sesle konuşuyorlar ve şöyle diyorlar: "Biz yetenekliyiz. Yetenekli olduğumuzu biliyoruz, o yüzden bize dikkatini vereceksin."

NC: "Sus ve topunu sür" günleri geride kaldı. Bunda sosyal medyanın rolünün büyük olduğunu düşünüyorum. Artık insanlar inandıkları şeyleri savunabiliyor. Yarattığı farkı geçen sene fanus olayında gördük. Güçlerimizi birleştirdiğimiz zaman muhteşem işler başarabiliriz.

Yaşı ve deneyim seviyesi farklı oyuncuları, nispeten kısa bir süre içinde all-star ABD basketbol takımı çatısı altında bir araya getirmek nasıl mümkün oluyor?

SF: Denemelerde birbirimizi tanıyoruz. Ama ABD takımındayken konsantrasyonun çok güçlü oluyor, çünkü hayal kırıklığı yaratan takımın senin takımın olmasını istemezsin. Herkes konsantre oluyor ve nasıl kazanacağımıza odaklanıyor. En iyi performansımızı sergilememiz gerektiği için üzerimizde biraz baskı oluyor. Bir araya geldiğimiz zaman takındığımız tutumda şahıslar değil, takımın kendisi ve altın madalyayı nasıl kazanacağımız önemli oluyor.

NC: Ligde her takımın yıldız oyuncuları var. En çok şutu onların atacağını, her işi yapacaklarını bilirsin. ABD basketbol takımında ise kimin en iyi oyuncu olduğu veya iyi şut attığını düşünüp düşünmemen önemli değildir. "Bu, takım için en iyisi mi? Takım olarak kazanmamıza yardımcı olacak mı?" diye düşünürsün. ABD bunu bize başarıyla aktarıyor. Oyuncular da bunu anlıyor ve meselenin "ben" olmadığını, hedefimizin kendimiz, ABD ve takımımız için altın madalya kazanmak olduğunu biliyor.

Altın madalya (veya bir başka altın madalya), kariyerinizde geldiğiniz noktada sizin için ne anlama geliyor?

SF: Her şey demek. Aslında şu an durup düşününce komik geliyor, çünkü kendimi ABD basketbol takımının parçası olarak hayal bile etmemiştim. Çok çalışmam gerektiğini ve çok çalışsam bile her şeyin yolunda gitmesi gerektiğini biliyordum. Şu an ona odaklanmış durumdayım. Bu noktaya gelmek ve bunun farkında olmak kolay iş değil. Şimdi hedefime ulaşmak için çok çalışacağım. Bu altın madalyayı kazanmak, benim için ilkini kazanmak kadar önemli.

NC: Syl'in dediği gibi, her şey demek. Kendimi bildim bileli yaz oyunlarını izledim. Takımın parçası olmak büyük bir onur. Bunun için çok heyecanlıyım. Dolayısıyla sahaya çıkıp altın madalya kazanmak, hayalimin gerçekleşmesi demek. Bu büyük kişisel hedefime ulaşmam muhteşem bir şey olur. Altın madalya kazanmam inanılmaz olur.

SF: Başarı üstüne başarı.

NC: Başarı üstüne başarı.

Çizimler: Alexis Eke

Orijinal yayınlanma tarihi: 9 Kasım 2021

İlgili Hikayeler

Madison Keys ve Sloane Stephens Röportajı

Sporcular*

Teke Tek: Sloane Stephens ve Madison Keys

Renee Montgomery: Hamleler Harekete Dönüşünce

Sporcular*

Renee Montgomery: Hamleler Harekete Dönüşünce

Teke Tek: Fran Kirby ve Jordan Henderson

Sporcular*

Teke Tek: Fran Kirby x Jordan Henderson

Paris Sokak Basketbolu Dünyasının En Yeni Film Yapımcısı Lamine Conté ile Tanış 

Sporcular*

Basketbol Oynamak: Paris Sokak Basketbolunun Yeni Film Yapımcısıyla Tanış

Jordin Canada ve Jrue Holiday'in Karantinada Yaşarken Adalet İçin Verdikleri Savaş

Sporcular*

Teke Tek: Jordin Canada x Jrue Holiday