Nike Running DNA'sı: Hızın Kökeni

En başından beri hedefimiz, engelleri aşacak son teknoloji ürünü yeniliklerle koşucuların engelleri aşmasına yardım etmek oldu. Koşucular başarılı olduğu zaman, onlara yardımcı olan teknoloji tüm ayakkabı ailemizin paylaştığı DNA'nın parçası olur. Koşu kategorisinde ve bazen de diğer spor kategorilerinde tasarımlarımızı geliştirmek için bu teknolojiyi kullanırız. Aşağıda bugün bulunduğumuz yere ulaşmamıza yardımcı olan, tarihimizden dönüm noktası niteliğindeki önemli anlardan bazıları yer alıyor.

Nike Koşunun DNA'sı: Hızın Kökenleri

İlk yarış ayakkabılarımızdan birinin lakabı, "Ay Ayakkabısı" anlamına gelen Moon Shoe'ydu. Çünkü Oregon toprağında bıraktığı izleri görenler, bunları Apollo astronotlarının ayda bıraktığı izlere benzetiyordu. Ayakkabının doğum yeri, Nike'ın kurucu ortağı Bill Bowerman'ın kahvaltı masasıydı. Bill ile eşi Barbara, bir sabah waffle yaparken Bill'in hafif ve tutuşu uygun bir ayakkabı tasarlama hedefini tartışıyordu.

Waffle ızgarasına bakan Bill, orada lezzetli bir kahvaltının başlangıcından fazlasını gördü. Izgarayı kullanarak yarattığı orta taban, hafifliği ve üstün tutuşuyla Nike'ın ilk büyük yeniliği oldu. Hafiflik ve üstün tutuş, ilerleyen yıllarda tüm Nike ayakkabıların iki temel ilkesi olacaktı. Çok geçmeden Moon Shoe, yerini efsanevi "Waffle Racer" modeline bıraktı. İkonik dış tabanın geliştirilme şekli, Nike'ın tüm yenilik süreçleri için bugün de kullandığı yöntemin temelini attı: Sorunu tespit et ve onu çözmek için her türlü fikri değerlendir.

Nike Koşunun DNA'sı: Hızın Kökenleri

Yıllar boyunca Nike'ın koşu ayakkabısı yelpazesine bir girip bir çıkacak etkili bir model olan Mariah, tam boy Air birimine sahip ilk yarış ayakkabısıydı. Şişme kauçuktan üretilen hafif dış taban, koşuculara yolda yastıklamalı bir deneyim ve yüksek tutuş sunuyordu. Mariah ayrıca sporcuya ölçülebilir fayda sunan ilk ayakkabımızdı. 1985 tarihli ayakkabı kataloğunda şu yazıyor: "Testler, Mariah ile koşanların harcadığı enerjinin yüzde iki azaldığını gösteriyor."

Tam boy Air bugün yaygın olarak, özellikle de Air Max yelpazemizde kullanılmaya devam ediyor. Harcanan enerjiyi azaltma hedefi, Nike'ın modern koşu yeniliğinin itici gücü oldu ve bugünkü NEXT% sistemimizin doğmasını sağladı.

Nike Koşunun DNA'sı: Hızın Kökenleri

1983 yılından önce Air, başarısı kanıtlanmış ama sadece elit koşucuların ulaşabildiği bir teknolojiydi. Amatör koşuculara ulaşmak için Nike tasarımcılarının daha çok yönlü ve uygun fiyatlı Air teknolojisine sahip bir koşu ayakkabısı üretmesi gerekiyordu. Air teknolojisini yalnızca en çok ihtiyaç duyulduğu nokta olan topuğa yerleştiren proje, "Air Wedge Trainer" adıyla yola çıktı ama çok geçmeden projenin adı Pegasus olarak değiştirildi.

Pegasus'un Air Wedge tasarımı çok başarılı oldu. 1983'ten sonra, Air Jordan'dan kramponlara kadar her spor kategorisinde Air teknolojisine sahip birkaç ayakkabı yer aldı. Wedge tasarımı teknolojiye adaptasyon becerisi kazandırdı ve bu fikir işe yaradı. İdeal fiyat noktasını inkar edilemez performansla birleştiren Pegasus, neredeyse kırk yıla yayılan ömrüyle sektörde standart haline geldi. Tek başına Pegasus'un satış hacmi, çoğu rakibimizin tüm koşu ayakkabısı satışlarını düzenli olarak geride bırakıyor.

Nike Koşunun DNA'sı: Hızın Kökenleri

Air Streak, Nike'ın "Tensile Air" teknolojisine sahip ilk koşu (ve yarış) ayakkabısıydı. Bu teknoloji, basınçlı Air biriminin içine dokunan gergin fiberleri kullanarak esneklik ve hızlı tepki kabiliyeti sunuyordu. Tasarımı elit Japon koşucularla yapılan çalışmalardan ilham alan Air Streak, esneklik ile rahatlığı birleştirerek antrenman ayakkabılarını hatırlatan hafif bir yapı oluşturuyordu.

1996'da Tensile Air'in adı "Zoom Air" oldu ve zaman içinde bu teknoloji, Nike'ın tüm spor kategorilerindeki en önemli teknolojilerinden biri olduğunu kanıtladı. Tokyo olimpiyatlarında yarışan sporcuların güvendiği Alphafly NEXT% gibi en hızlı yarış ayakkabılarımızın başarısında büyük rol oynadı.

Nike Koşunun DNA'sı: Hızın Kökenleri

2009-2013 yılları arasında elit koşucuların favorisi olan Zoom Streak 3, kendisinden önceki tüm Nike yarış ayakkabılarından daha fazla yarışta bitiş çizgisini geçti. Dönemi için oldukça yenilikçi ve benzersiz olan üst kısmı, ağırlığı artırmadan olağanüstü nefes alabilirlik sunan ve suyun hızla tahliye edilmesini sağlayan tek parça fileden üretilmişti.

Hafif ve esnek olan, hızlı tepki veren ve geçişleri hızlandıran Zoom Streak 3, çığır açıcı Vaporfly projesinde çalışan ekibin ilham kaynağı oldu.

Nike Koşunun DNA'sı: Hızın Kökenleri

Prototiplerin başarısı üzerinde yükselen Zoom Vaporfly 4%, çığır açıcı orta taban sistemiyle satışa sunulan ilk Nike yarış ayakkabısı oldu. Hafif, sağlam Zotefoam (daha sonra ZoomX oldu) ile sert karbon fiber plakanın birlikteliği, araştırmalara göre koşu ekonomisini %4 gibi muhteşem bir oranda iyileştiriyordu.

2018 yılında Kenyalı elit koşucu Eliud Kipchoge, 4%s ile koştuğu maratonda erkekler dünya rekorunu kırdı. Öncü teknolojisi ve yüksek itiş gücüyle Zoom Vaporfly 4%, koşu dünyasını sonsuza dek değiştirip Nike Zoomfly, Tempo ve Alphafly NEXT% modellerine (ve rakiplere) örnek oldu.

Nike Koşunun DNA'sı: Hızın Kökenleri

Alphafly NEXT%, Nike'ın koşu yeniliğinin zirvesi oldu. Vaporfly 4% ve Vaporfly NEXT% modellerinden çıkarılan dersleri ve teknolojileri kullanarak ayak tarağın iki Zoom Air bölmesi ve topuğa daha fazla ZoomX köpük yerleştiren Alphafly, tarihte en çok beklenen koşu ayakkabılarından biri oldu.

Teknolojinin koşuculara haksız avantaj sağladığı iddialarının ardından, yarışlarda neye izin verileceğine karar veren global kurum kurallarını değiştirdi ve yarışlarda giyilecek ayakkabıların, yarış gününden en az dört ay önce satışa sunulmuş olması gerektiğini söyledi.

Önümüzde Uzanan Yol

İleride atacağımız adımların kalbinde gene sporcuların verdiği bilgileri temel alan ve onlara hizmet etmek için geliştirilen yenilikler yer alacak. Çıktığımız bu yolculukta edindiğimiz bilgiler, insan potansiyelinin sınırlarını zorlayanları destekleyecek tüm gelecek çalışmalarımızın DNA'sını oluşturacak.