Son güncellenme tarihi: 9 Kasım 2020
Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Tasarımın Arka Planı: Smith Rock

Yoğun kar yağışı yüzünden valinin olağanüstü hal ilan edeceğini ve Şubat ayında Oregon'un yüksek rakımlı çölüne yağan kar kalınlığının 61 cm'ye ulaşacağını bilsek işler farklı olabilirdi. Ama doğa böyledir: Ne olacağını asla tahmin edemezsin.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Tasarımlarımız için ilham almak amacıyla Smith Rock'a yapacağımız gezi için yola çıkarken kar aralıksız yağıyordu. Yeni ACG sezonunun ilham kaynağını bulmak için ofisin ışıklarından kurtulmaya, biraz temiz hava solumaya ve doğanın tadını çıkarmaya kararlıydık. Önceki yaz çıkan yangınlar, Marion Forks ile Black Butte ve Sisters ile Smith Rock arasındaki dar geçitleri kapatmıştı. Şubat ayında oraya ulaşmanın tek yolu, Oregon'un en yüksek noktası olan Hood Dağı'ndan geçiyordu.

Dokuzumuz, o sabah gözü pek bir şekilde soğuk bir Nike otoparkında buluştuk. Ayakkabı ve giysi tasarımcıları, pazarlama sorumluları, marka tasarımcıları ve satış temsilcileri üç arabaya doluşup Beaverton'daki Nike Genel Merkezinden yola çıktık. Zigzag ve Hood Dağı eteklerindeki Rhododendron gibi kasabaları geçtik. Government Camp'in dışında kar şiddetini artırdı.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Birkaç kamyonun yol kenarındaki hendeklere devrildiğini görünce yapabileceğimiz en iyi şeyin "KAR ZİNCİRİ KULLANIN" yazılı tabelalara uymak olduğuna karar verdik. Buz tutmuş asfalttan vızır vızır arabalar geçerken, yol kenarında dizlerimizin üzerine çöktük ve kar zinciri takma talimatlarının şifresini birlikte çözmeye çalıştık: Elmas şeklini kontrol et, dört buçuk metre öne git, tekrar sık. Zincirlerimizi doğru taktığımızdan ve bize kar fırtınasında dağ geçidini aşmak için gerekli tutuşu sağlayacaklarından emin olduktan sonra yola devam ettik.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock
Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Yavaş ilerliyorduk. Deschutes Nehri'ni geçtiğimizde hala öğleden sonra saatleriydi. Kar zincirleriyle tavsiye edilen azami sürat saatte 40 kilometredir. Görüşün düşük olması, bizi daha da yavaş gitmeye mecbur bırakıyordu. Konvoyumuz nihayet Smith Rock'a ulaştığında, güneş batıdaki bulutların ardında batıyordu.

Smith Rock genellikle güneşlidir. Oregon'un yüksek rakımlı çölü, yılın 300 günü güneş ışığı alır. Bu yüzden bu yerin santimlerce kar altında kalmış olması, bizim için çok şaşırtıcı bir durum oldu. Asıl planımız, "Misery Ridge" denen keyifli bir yürüyüş yolunda Smith Rock'ın kuzey batı tarafını dolaşmaktı. 220 metre tırmandıktan sonra vardığın gözetleme yerinde, hava açıksa ünlü Monkey Face tırmanış rotasındaki tırmanışçıları ve ip üstünde yürüyenleri görebilirsin. Ama kötü hava yüzünden tüm yollar kapanmıştı.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Kötü havada yedi saat yol gidip tehlikeli dağ geçitlerini aştıktan sonra gitmek istediğin yerin kapandığını görmek, bazılarının cesaretini kırabilir. Biz o kişilerden değiliz. Araba içinde geçen saatlerin ardından dışarıda olmak bile başlı başına bir ödüldü. Smith Rock'ın eteğinde atmosfer olağanüstüydü. Yağmakta olan kar tüm sesleri sustururken dizlerine kadar kara gömülmüş bir at, yolda güçlükle ilerliyordu. Işık, buz tutmuş zeminden yansıyor gibiydi. Hava iyice kararana kadar kardan adamlar yapıp kartopu savaşı yaparak eğlendik. Sonuçta asıl amacımız, kendimizi Smith Rock'ın atmosferinin kollarına bırakmak ve orada görüp hissettiğimiz her şeyden kendimize dersler çıkarmaktı.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock
Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Işık hızla azalırken o akşam kalacağımız yere doğru yola çıktık: Jefferson Dağı ile Three Fingered Jack (adını Oregon bölgesinin ilk zamanlarında yaşamış asık suratlı bir maden arayıcısından alan yanardağ) arasında bulunan Suttle Gölü'nün kıyısındaki rustik bir pansiyon. Farlarımızın aydınlattığı pansiyon, sıcak ve davetkar gözüküyordu. Neredeyse bomboş olan park alanına arabalarımızı park ettik. Kar, lastiklerimizin etrafında birikmeye devam ederken bavullarımızı giriş kapısına taşıdık.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Oregon'un ücra yerlerinde cep telefonları çekmez. Yoğun kar yağışı yüzünden pansiyonun kablosuz interneti de kesilmişti. Fırtınaya rağmen pansiyona vardığımızı ailelerimize haber verememek bizim için zor olsa da, dış dünyayla tüm bağlarımızın kopması farklı bir duyguydu. Sonu gelmek bilmeyen internet ve sosyal medya, gözlerimizin önünde olan şeyleri fark etmememize neden oluyor. Bazen ne kadar cihaz varsa kapatmamız ve dikkatimizi doğal dünyaya çevirmemiz gerekiyor.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Kar yağışı akşam devam ederken karlı günlerin zamana meydan okuyan geleneğine uymaya, yani ateş yakıp rahatlamaya karar verdik. Barda sıcak içeceklerimizi yudumlarken gün içinde aklımıza gelen fikirleri ve yaptığımız gözlemleri paylaştık. Giysilerimizin yolda ve olumsuz hava şartlarında nasıl olduğunu tartıştık, performans hakkında yeni bakış açıları yakaladık ve ACG'nin yeni sezonunu nasıl iyileştirebileceğimizi konuştuk. Tasarım hakkında konuştuktan sonra pansiyonun holüne geçtik. Burada, rafları ucuz romanlardan doğa kılavuzlarına kadar her türlü kitapla dolu bir kitaplık bizi bekliyordu. Dış dünyadan kopuk olduğumuz için raflardan rastgele seçtiğimiz kitapları sırayla birbirimize okuduk. Bazılarımız için bu, çıktıkları ilk ACG gezisiyken bazılarımız bunu yıllardır yapıyordu. Tüm tasarım ekibiyle birlikte günlük hayatın dışına çıkmak, anı yaşamak ve biraz da eğlenmek, bazı açılardan ürün ve özellik geri bildirimlerini paylaşmak kadar önemlidir. Bu, ekip üyelerini birbirine bağlayan ve aynı çizgiye getiren bir deneyim oldu.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Sana ACG ayakkabıların geleceğini göstermek istedik. Ama Nike'ın hukuk ekibi izin vermedi :(

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra tekrar holde buluştuk ve ilham verici bir toplantı yaptık. Bu kez hepimiz çantalarımızı yanımızda getirdik, gezi için getirdiğimiz stilleri sırayla yere serip sergiledik; hangi stillerin olmazsa olmaz olduğunu, hangi stilleri kullanmadığımızı tartıştık ve benzeriz olduğunu düşündüğümüz doğa stillerini gösterdik. Hem deneyimli doğa tutkunlarını hem de şehir severleri dinlediğimiz bu toplantıda, herkes dışarı çıkmak söz konusu olduğunda nelerin önemli olduğuna dair fikirlerini paylaştı. Bu toplantıda bazı modelleri fark etmeye başladık, yeni fikirler geliştirdik ve ACG'nin yeni sezonunun yönü üzerinde uzlaşmaya vardık.

Tasarımın Perde Arkası: ACG Smith Rock

Otoparktan çıkarken ekip üyeleri arasında elle tutulur bir bağ olduğu hissediliyordu. Hepimiz kendimizi enerjik hissederken karla kaplı yollardan Portland'a geri döndük. Birbirimizden ve doğada geçirdiğimiz zamandan öğrendiklerimizi çizim tahtasına taşımaya hazırdık. Tasarımın bu yüzden doğada yapılması gerekiyor. Stüdyoda göremeyeceğin şeyleri görüyorsun. Doğa ile bağ kuruyorsun, onun enerjisini alıyorsun, zorlukları anlıyorsun ve bir yeri tüm duyularınla deneyimlemenin ne demek olduğunu anlıyorsun. Teorileri test edebiliyorsun, fikir paylaşabiliyorsun ve insanlar ile yerlerin kolektif enerjisinden yararlanabiliyorsun.

Yeni bir şey oluşturmak için bir yerle iş birliği yaptığımız zaman o yerin sesi oluruz. İlham kaynağı olarak seçtiğimiz yerler vahşi yerlerdir. Doğanın yabani büyüsünü yansıtır. Doğanın sesi olduğumuz zaman Dünya'nın sesi oluruz ve Dünya da hepimizin sesidir.

Orijinal yayınlanma tarihi: 9 Kasım 2020